TR
  • English
  • Türkçe
  • فارسی
  • Français
  • español, castellano
  • العربية
  • Deutsch
  • русский язык
  • українська
  • 中文 (Zhōngwén), 汉语, 漢語
  • dokun

    Güneydoğu Türkiye

    Şanlıurfa'da Birecik

    Şehir, Fırat Nehri'nin batı yakasında ve bu su yolunun karşı tarafında bazı oluşumlarla yükseliyor. Adının Asur'da “tepe” anlamına gelen “Birtho” dan geldiği düşünülmektedir. Günümüzde böyle bir tepenin izine rastlanmasa da arkeologlar, kaleyi savunan on iki burçtan yalnızca birinin var olmasının, bir yükseltinin geçmişteki varlığını gösterebileceğinden şüphelenmektedir.

    2000 yıllarında kurulmuş eski şehrin geçmişinden geriye pek bir şey kalmamıştır. Hititler, Asurlular, Persler, Bizanslılar ve Araplar tarafından yönetilmiştir. Haçlılar tarafından bilinen şehir, 14. yüzyılda Timur tarafından tahrip edilmiştir.

    Ziyaretçiler, şehrin en pitoresk bölümünün olduğu surlar boyunca yürüyerek eski kaleden geçmelidir. Kuş severler, burada Kelaynak olarak bilinen kuzey kelaynak kolonisini görmek için Birecik'e gelmektedir. Soyu tükenmek üzere olan kuş türünü, şubat ve temmuz ayları arasında Birecik'te görebilirsiniz.

    İlk Tunç Çağı'ndan kalma antik mezarlık, 500 yıl boyunca kullanılan ve 1997 ile 1998 yılları arasındaki kazılarda 300'den fazla mezarın çıkarıldığı, görülmesi gereken bir yedir.

    Mardin'de Midyat

    Mardin’de yer alan Midyat, yaklaşık 60.000 kişilik bir nüfusa ve zamanın derinliklerinde kaybolan bir tarihe sahiptir. MÖ 9. yüzyılda Asur yazıtlarında Matiate adı altında bahsedilen şehir, o zamandan beri Asurlular, Ermeniler, Medler, Persler, Yunanlılar, Romalılar, Bizanslılar, Araplar ve Osmanlılar tarafından yönetilen birkaç imparatorluk ve krallığın parçasıydı.

    Tarihi merkezi, Binbir Gece Masallarından fırlamış gibidir. Oyma taşlarla bezenmiş eski evlerin sıralandığı ara sokaklardan, masalsı çarşılardan, en ummadığınız noktalarda karşılaşacağınız Müslüman ve Hristiyan tapınaklarından oluşan eşsiz bir dünyadır.

    Eğer vaktiniz varsa, tarihi merkezin yakınındaki Mor Abrahom Hobel Manastırı'nı ziyaret edin. Ancak kapalı olabileceğini unutmayın.

    Gaziantep'te Karkamış Antik Kenti

    MÖ 12. yüzyılın başlarına doğru, Hitit İmparatorluğu'nun çöküşünü takip eden 300 yılda kurulan Geç Hitit Krallıklarının en güçlüsü Karkamış Krallığı'dır. Karkamış, MÖ 17. yüzyılın ikinci yarısında Halep şehrini ve Suriye'nin çoğunu ele geçiren Hititlerin etkisine girmiştir. Hitit İmparatorluğu'nun MÖ 1195 civarında yıkılmasından sonra, Karkamış bölgenin en güçlü bağımsız krallıklarından biri haline gelmiştir. Şehir, MÖ 717'de Asurlu II. Sargon tarafından yıkılmıştır. Kentteki yerleşim Helenistik ve Roma dönemlerinde de devam etmiş ancak daha sonra önemini hızla yitirmiş ve terk edilmiştir.

    Kazılar sonucunda çok sayıda yeni Luvi hiyeroglif yazıtı, kil tabletler, zarif yürüyen aslan, kanatlı boğa ve kanatlı keçi-boğa kabartmalar ile mozaik zeminler ortaya çıkarılmıştır. Özellikle Geç Hitit döneminden kalma kabartmalar, Tanrıça Kubaba'nın tasvirleri ve askerlerin, rahiplerin, çeşitli hayvanları taşıyan insanların, uzun ve düz kılıçlarla donanmış prenslerin, savaş arabalarının, karışık yaratıkların ve bekçi hayvanlarının alayı, M. Ö.ilk binyılın yaşam tarzına, kıyafetlerine ve kültürüne ışık tutmuştur. Karkamış kabartmalarının çoğu bugün Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde ve Gaziantep Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir. Karkamış Antik Kenti yakında "Arkeopark" olarak ziyarete açılacaktır.

    Diyarbakır'daki Anıtsal Cami ve Kiliseler

    Selçuklu Sultanı Melik Şah tarafından yaptırılan Ulu Cami, özgün tasarımının yanı sıra hem Bizans hem de daha eski mimari malzemelerin kullanılmasıyla dikkat çekmektedir. Yakındaki Mesudiye Medresesi'nin mihrabı (Mekke yönünü gösteren dua nişi) yerel siyah bazalttan yapılmıştır. Nebii Camii tipik Osmanlı üslubunu temsil ederken, Safa Camii çinili minaresinde Pers etkileri sergilemektedir. Bugün hala kullanımda olan üçüncü yüzyıldan kalma Meryem Ana Kilisesi de ziyaret edebileceğiniz ilginç noktalardan biri.

    Adıyaman'da Cendere Köprüsü

    Cendere Köprüsü, Roma Köprüsü veya Septimius Severus Köprüsü olarak da bilinmektedir. Antik Cabinas (Cendere) Çayı üzerinde yer almaktadır. Bu isim, köprünün muhteşem bir kanyondan akan derenin iki tarafını birbirine bağlaması nedeniyle verilmiştir. Köprü, o zamanlar Roma İmparatoru Septimius Severus'un (MS 193-211) emriyle Samsat'ta (Somasata) bir karargah Kuran XVI. Lejyon tarafından inşa edilmiştir.

    Cendere Köprüsü, Antik Roma mimarisinin muhteşem bir anıtsal örneğidir. Biri ana diğeri tahliye kemeri olmak üzere iki kemerden oluşan köprü, her biri tonlarca ağırlıkta olan düzgün kesme taşlardan yapılmıştır. 7 metre genişliğinde, 30 metre yüksekliğinde ve 120 metre uzunluğunda olan köprünün en ilginç mimari özelliği harçsız yapılmış olmasıdır.

    İki taraftan rampa şeklinde yükselen köprü, ortada birleşmektedir. Bu özelliği köprünün statik mukavemetini artırarak köprüye anıtsal bir görünüm kazandırmaktadır.

    Batman'da Hasankeyf Kalesi

    Tek parça taştan yapılan Hasankeyf Kalesi, Dicle Nehri kıyısında, nehirden 200 metre yükseklikte yer alır. 363 yılında Bizanslılar tarafından Süryani piskoposluğunun karargahı olarak inşa edilmiştir. Hristiyanlığın bu bölgede yaygılaşmasından sonra, Kadıköy Konsülü tarafından M.S. 451 yılında alınan bir kararla Hasankeyf’teki Piskoposluğa Kardinal unvanı verilmiştir. Çok korunaklı ve ele geçirilmesi zor olan bu kale, Bizanslıların doğuda yaptıkları en sağlam kaledir.

    Hasankeyf Kalesi'nin iki kapısı vardır. Doğudaki kapıya İmam Abdullah Kapısı, batıdaki kapıya ise Sır Kapısı denilmektedir.  Kaleye basamaklı merdivenler şeklinde olan bu yollardan çıkılır. Kale duvarlarında birçok kitabe yer almaktadır. Kaleye su taşımak için Dicle Nehri'ne inen biri açık diğeri gizli iki takviye yol yapılmıştır. 200’er basamaklı olan bu merdivenli yollar halen sağlam durmaktadır.

    Şırnak'ta Hz. Nuh Türbesi

    Tufan'dan bu yana insanlığın ikinci babası olan Nuh'un mozolesi de aynı isimle anılan camide yer almaktadır. Hem cami hem de türbe alanı son yıllarda restore edilmiştir.

    Nuh'un gömüldüğü yer önce havra, önce kiliseye, 639 yılında ise camiye dönüştürülmüştür. Burası dünyanın en eski türbelerinden biridir.

    Ünlü tarihçi İbnülesin Firuzabadi, Evliya Çelebi, Katip Çelebi, Ebubekir Helevi ve Babilli Berassus (Bersis) bu mezarın Nuh'a ait olduğunu yazmaktadır. Sibernetik kurucusu El Cezire'nin mezarı da bu caminin içinde yer almaktadır.